PwC ve Wellbees; eşitlik, kapsayıcılık, esenlik, yetenek açığı ve bağlılık gibi kavramlar üzerinden iş gücünün genel durumunu ortaya koyan ve daha sürdürülebilir bir çalışma hayatı yaratmanın yollarını inceleyen ‘İş Gücünde Sürdürülebilirlik’ araştırmasını yayımladı.
PwC Türkiye’nin yeni nesil çalışan esenliği platformu Wellbees ile hazırladığı ‘İş Gücünde Sürdürülebilirlik’ araştırması eşitlik, kapsayıcılık, adalet, etik, esenlik, yetenek açığı ve bağlılık gibi iş gücünde sürdürülebilirlik için başlıkları altında çalışanlar arasındaki genel görünümü ortaya koyuyor. Araştırma şirketlerin bu tabloyu iyileştirmek için hangi yolları izlemesi gerektiğine ışık tutuyor.
2022 Eylül ve Ekim aylarında teknoloji, perakende, tüketici ürünleri, sağlık ve otomotiv başta olmak üzere 18’den fazla sektörde, farklı departmanlarda çalışan 308 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmada katılımcıların %44’ü uluslararası kurumlarda, %20’si yerel kurumlarda, %11’i ise yerel aile kuruluşunda çalışıyor.
Katılımcılar arasında %57 ile hibrit çalışma modeli yaygınken, %32 oranında ofis ve %10 oranında sanal/uzaktan çalışma modeli görülüyor. Ekip yönetme sorumluluğuna sahip olduğunu bildiren katılımcı oranı ise %57.
Çözüm, İnsan Odaklı Yaklaşım
Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren PwC Türkiye Şirket Ortağı Ülker Day son 2-3 yıldır küresel düzeyde deneyimlenen ‘sessiz istifa’ ve ‘büyük istifa’ gibi trendlerin iş gücünün sürdürülebilirliği bakımından hiç olmadığı kadar gündemde yer aldığını belirtti. Ülker Day sözlerine şöyle devam etti: “Son yıllarda çalışanların önemli bir bölümü iş yerlerinde kendilerinden istenenleri sürdürülebilir olarak görmediklerini belirtiyor. İşte bu nedenle biz de Wellbees ile iş gücünün bir fotoğrafını çektik. Nelerin sürdürülebilir olduğunu bizzat konunun öznelerinden dinleyince daha iyi anladık. Örneğin psikolojik güvenlik skorundaki bir puanlık artışın, beceri ve yetenek gelişiminin desteklenme düzeyinde de artışa yol açtığını, iş yerinde hissedilen negatif duyguları azaltığını gördük. Ayrıca çalışan esenliği bir sosyal sürdürülebilirlik stratejisi olarak ele alınırsa çalışanların hem iş yerinde hem iş dışı alanlarda coşkulu, parlak, keyifli, verimli, esen günlerinin artacağı sonucuna vardık.”
Araştırmanın, sürdürülebilirliği günümüzde giderek önemli hale gelen ESG yani çevresel, sosyal, yönetişim bakış açısı ve ölçülebilir rakamlarla ele aldığına dikkat çeken Wellbees CEO’su Melis Abacıoğlu ise “Özellikle kadınlar, cinsiyet belirtmek istemeyenler ve genç çalışanların diğer gruplara göre esenliklerinin daha düşük, iş yerlerinden aldıklarını düşündükleri desteklerin de daha az olduğuna ilişkin bir algıları söz konusu. Bu bağlamda bu gruplara yönelik özel iletişim ve programlar yaratmak gerekiyor. Bunun yanı sıra müdürlerin nasıl hissettikleri ile kendi ekiplerinin modlarının çok yüksek oranda korelasyon içinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla müdürleri desteklemek çok kritik. Son olarak da ‘tükenmişlik’ ve ‘sessiz istifa’ gibi kavramların oldukça gerçek olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle kuruma bağlı olmayan ancak ‘iyiyim’ diyen bireylerin sayısının artması, işlerinden kopan bir grup insanın olduğuna işaret ediyor. Buna yönelik aksiyon almak da son derece önemli” diye konuştu.
Sosyal Sürdürülebilirlik Stratejisi: Çeşitlilik ve Kapsayıcılık İlk Sırada
Araştırmada “Kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler kapsamında iş gücü planları değerlendirilirken sosyal sürdürülebilirlik perspektifinden bakılıyor mu?” sorusuna yanıt arandı. Araştırmanın sonuçlarına göre şirketlerin bu alanda en öncelik verdiği strateji çeşitlilik ve kapsayıcılık oldu. Katılımcıların %24,9’u ilk sırada buna işaret etti.
Şirketlerin gündeminde yer alan diğer stratejilerse şöyle sıralandı: Destekleyici eğitimler ve programlarla yetenek kazanımı ve gelişimi (%22,8), çalışan esenliği uygulamaları (%20,6), sosyal sorumluluk projeleri aracılığıyla toplumsal adaletin sağlanması (%19,3) ve tedarikçilerin etik uygulamalara sahip olması (%12,5). Öte yandan şirket kırılımına bakıldığında, KOBİ şirketlerinde yetenek ve beceri kazanımı/geliştirmeye yönelik uygulamalara biraz daha fazla önem verildiği görüldü.
Esenlik: Kurumlar Esnek Çalışmaya Ağırlık Veriyor
Araştırmada kurumlarda uygulanan imkânlar, çalışanların canlılıkları, olumlu ve olumsuz duyguları, ruh sağlıkları ve iş dışı faaliyetler açısından irdelendi. Kurumlarda en sık görülen esenlik uygulaması %27,4 ile esnek çalışma olanakları psikolog, diyetisyen, spor hocası gibi uzman desteği %19 ile ikinci, konuyla ilgili eğitimlerse %17,7 ile üçüncü sırada yer aldı. Stres yönetimi ve sigara bırakma programları en az görülen uygulamalar olarak sıralandı.
Yetenek Açığı: Erkekler Daha Fazla Eğitim Alıyor
Araştırmaya katılanların neredeyse yarısının (%48) kendilerini geleceğe hazırlayacak, %44’ünün de dijital becerilerini geliştirecek ve işlerini daha iyi yapabilmelerini sağlayacak eğitimler aldığına yönelik yanıt verdiği görüldü. Uluslararası kurumlarda yetenek gelişimi skorları en yüksek seviyedeyken, yerel aile kuruluşlarında en düşük düzeyde olduğu ortaya çıktı. Ayrıca erkeklerin daha fazla eğitim aldığı görüldü.
Psikolojik Güvenlik Skorları Yaş Arttıkça Yükseldi
Araştırmada ayrıca işle ilgili kararlarda fikir verebildiğini hisseden, yeni beceriler öğrenebilen, duygularının dikkate alındığını söyleyen, yakın iş arkadaşlarına sahip olan ve yaptığı işte iyi olduğunu duyan çalışanların psikolojik güveni yüksek çıktı. Psikolojik güvenlik skorları yaş arttıkça yükseldi. Öte yandan bu skor ofisten çalışma modelinde en düşük seviyesindeydi, hibrit çalışma modeli ise güveni artırdı.
Çalışan Bağlılığı: Bağlılık Ortalamanın Üstünde
“Çalışanlar mevcut şirketlerinde çalışmaktan memnun mu, yapılan işlerin amaçları konusunda hevesli mi? İşini ilham verici buluyor ve çalışmaya devam etmek istiyor mu?” gibi soruların yöneltildiği ve sürdürülebilir bir iş gücü yaratılması için hayli kritik olan bu başlıkta katılımcıların genel bağlılık skoru 69,5 oldu. Diğer sonuçlarla uyumlu bir şekilde erkeklerde (%71,8) ve hibrit çalışma modelinde (%72,5) bu skor daha yüksek gerçekleşti.